Platon'un Psikolojisi (The Psychology of Platon)

 


Platon
Platon’un Psikoloji (The  Psychology of Platon)
Frederick Capson


1-Platon, ruhu ateş yada indirger, kendinden önceki kozmoloji okulları gibi kaba psikoloji anlayışına sahip değildi; Materyalist yada epiphenomenist de değildi.

Platon için ruh bedenden açıkça arı bir şeydir; insanın en değerli varlığıdır ve en temel ilgisi de ruhuna özen göstermek olmalıdır.
Phaidros sonunda Sokrates şöyle der: “Ey sevgili pan, ve burada bulunan diğer tüm Tanrılar, bana iç güzelliği verin ve tüm dışsal şeyleri içimdekilerle uyumlu kılın. Bilgenin zenginliğini en büyük zenginlik bilgeyim. Servetim bana gerektiği kadar, ölçülü bir adamın kaldırabileceği kadar olsun yeter.”(Phidros 279 b8-c3)

 Ruhun gerçekliği ve beden üzerindeki üstünlüğü, Platonun metafizik düalizmine  karşılık gelen psikolojik düalizimin de anlatımını bulur.
Platon yasalarda ruhu “kendini başlatan hareket(selfitating motion) ” ya da “hareketin kaynağı(source of motion)” olarak tanımlar. Durum böyle olunca, bedenden üstün olması anlamında ruh bedenden önce gelir(beden, kendisi hareketin kaynağı olmadan, hareket ettirilir) ve bedeni yönetmesi gerekir.

 Tiamus diyaloğunda, Platon “gerçek anlamda akla sahip olan tek varlık ruhtur ve ateş, su,toprak ve hava görülebilir cisimlerken, ruh görünmez bir şeydir.”

Phaidon diyaloğunda, ruhun epiphenomen olamayacağını gösterir. Diyalogda Simmias ruhun sadece bedenin bir uyumu olduğunu ve uyumu olduğu beden yok olunca ruhun da yok olacağını ileri sürer. Ancak Sokrates buna şu şekilde itiraz eder: Ruh bedeni ve onun arzularını yönetebilir, buna karşın, buna karşın sadece bir uyumun uyumu olduğu şeyi yönettiğini söylemek saçma olacaktır.
Yine, eğer ruh sadece bir uyum olsaydı, bu durumda bir ruhun diğerinden daha gazla ruhu olabilirdi. (Çünkü uyumun az ya da çok olması olanaklıdır.) ki bu da saçma bir düşüncedir.
  
     ➤Ancak, Platon her ne kadar ruh ve beden arasında temel bir ayrım yapsa da, ruh üzerinde beden tarafından ya da beden aracılığıyla uygulanabilecek etkileri inkâr etmez.
Devlet kitabında, gerçek bir eğitimin bileşenleri arasına beden eğitimini dâhil ederken, ruh üzerindeki kötü etkilerden dolayı belirli müzik türlerini reddeder.
Yine, Timaeas’da içinde ruhun köleleşebileceği onarılmaz(tedavi edilmez) bir durum neden olabilecek, kötü beden eğitimi ve kötü bedensel alışkanlıkların ruh üzerindeki kötü etkilerini kabul eder.
Yasalarda, kalıtımın önemini vurgular. Aslında, ruhun hastalıklarından çoğundan, evebeyinlerden (aile) kalıtımsal olarak alınan kusurlu bir yapı (constitution) ve yanlış bir eğitim ya da çevre sorumludur.
“Hiçkimse isteyerek kötü olmaz; kötü insan bedenin bazı yanlış alışkanlıklarından ve aptalca bir yetiştirilme sayesinde kötü olur, ve bunlar herhangi birinin başına onu seçimine bağlı olmadan gelebilecek şeylerdir.”(Timaus 86 d7-e3).
Bundan dolayı  Platon, her ne kadar arasıne sanki ruh bedende ikamet ediyor ve onu kullanıyormuş gibi konuşsa  da, Platon’u ruh ve beden arasındaki etkileşimi reddediyormuş gibi sunmamak gerekir. Bu etkileşim açıklamamış olabilir, ama herhalükarda, en zor görevlerden birisidir bu.

·        Ruh ile beden aynı şeylerdir
·        Ruh gerçektir ve bedenden üstündür
·        Akla sahip olan tek varlık ruhtur
·        Ruh bir epifenomen değildir
·        Ruh ve beden arasında bir etkileşim vardır

2- Platon’un ruhun üç parçalı doğası öğretisini, Devlet kitabında karşımıza çıkar. Bu öğretimin Pisagorculardan geldiği söylenir. Bu öğreti karşımıza Timasesus’ta çıkar.

                        Ruh üç parçadan oluşur
                                                       I.            Ussal Parça - to logistikan
                                                     II.            Cesur yada atılgan parça –to tumoeides
                                                   III.            İştahlı yada arzulayan parça –to eputimetikan

+Parça sözcüğü metaforik anlamda kullanılıyor. Diğer türlü anlarsak,                   bu durumda ruhun uzanımlı ve maddi bir şey olduğunu söylemiş oluyoruz. Platon bununla kastettiği şey ruhun parçaları dediği şey aslında eylem biçimi, işlev yada ilkeleri olmalıdır.

To logistikan insanı hayvandan ayıran şeydir ve ölümsüz ve tanrısala en yakın olması nedeniyle ruhun en yüksek öğesi, ya da biçimselliğidir. Diğer iki öğe yada biçimsellik, to tumoeides ve to eputimetikan yokolabilirdirler (perishable).

To tumoeidos ve to epitumetikon ilişkisinden cesur parça daha soylu onladır ve bir her ne kadar hayvanlarda da bulunsa da usun doğal bir müttefikidir yada olmalıdır.

To epitumetikan bedensel arzulara göndermede bulunur, çünkü ussal parçanın da kendine ait arzuları vardır; ör: hakikat tutkusu…

Platon, ruhun ölümsüz olduğunu iddia eder, ama Timaeus diyaloğunda bu ayrıcalığa sadece ruhun ussal parçasının sahip olduğunu söyler.
Ancak eğer ruhun diğer iki parçası ölümlü ve yok olabilirse bu durumda bu ikisi ussal parçadan gizemli bir şekilde ayrılabilir olmalılar yada ayrı ruh yada ruhlar oluşturmalıdırlar.

+Platona Phaidon’da ruhun sadeliğinde ısrar ederken göndermede bulunduğu şey ussal parça olabilir. Ancak gerek Devlet’te gerekse Phaidros’ta sunulan Mitlerde ruhun bir bütün olarak canlı kaldığı, en azından beden arılışını hafızasında sakladığı ima edilir. Bu ikilem de, bize aslında Platon’un kendi psikoloji anlayışını yeterince detaylı bir şekilde gözden geçirmediğini yada ruha ilişkin söylediği şeylerin nedenlere gidebileceği hakkında fazlaca düşünmediğini gösterir.

3- Peki, Platon neden ruhun üç-parçalı doğasını ileri sürer ?
Asıl olarak, ruhun içinde gördüğü bariz çatışma olgusu nedeniyle, Platon’un ruhun yapısına ilişkin ünlü araba ve atlar örneği Phaidros’ta geçer(Phaidros246 a6 – f1)
Bu örnekte, ussal parça arabacıya, cesur ve arzulu parçalar ise arabaya koşulmuş atlara benzetilirler. Atlardan biri iyidir. Bu ruhun cesur parçasıdır; ussal parçasının doğal müttefikidir ve ılımlılık ve alçak gönüllülükle birlikte onu sever.
Diğer at ise kötüdür. Bu at ruhun arzulayan parçasıdır; “Tüm isyanların ve arsızlıkların arzulayan parçasıdır.” İyi at arabanın yönlendirmelerine göre kolayca sürülürken, kötü at yaramazdır ve duygusal arzunun sesine uymaya meyillidir, öyle ki kamçı ile sınırlandırılmalıdır.

Dolayısıyla, Platon başlangıç noktası olarak, insanın içinde sıklıkla karşıt eylem kaynaklarının deneyimlenmesi olgusunu alır; ancak, hiçbir zaman, bunun bilincin birliği (unity) ile nasıl uzlaştırılabileceğini tartışmaz.

Platon’un açık bir şekilde “ruhun ne olduğunu  açıklayarak, çok uzun ve kuşkusuz ki tanrısal bir çaba olacaktır.”  Ancak onun ve benzediğini söylemek ise kısa ve insana uygun bir gerçektir. İtiraf etmesi anlamlıdır.
Bununla birlikte, Platon’un ilgisi açıkça ussal öğenin, arabacı gibi hareket ederek,  yönetmeye hakkı olduğunu diretmek gibi ahlaki bir ilgidir. Timaeus’ta ruhun ussal parçasının, ölümsüz ve “tanrısal” öğenin, Demiurge tarafından, Dünya-Ruhunun yapıldığı malzemeden yapıldığını, ruhun ölümlü parçalarının ise, bedenle birlikte , göksel tanrılar tarafından yapıldığı söylenir.
Elbette ki, göksel tanrılar tarafından yapıldığı söylenir. Ussal ögesinin en yüksek olduğunun ve yönetmek için doğduğunun, yönetmeye doğal hakkı olduğunun mitik bir ifadesidir.
Ruh’un,üzerine düşünmeye yetenekli olduğu görünmez ve kavranır dünya ile doğal bir benzerliği varken, ruhun diğer öğeleri özsel olarak bedenle, eş değişle, görünür dünya ile bağlıdır. Bu öğelerin, us ve ussal etkinlikte doğrudan bir rolü yoktur ve Formlar(idealar ) dünyasını göremezler

4- Platon ruhun ölümsüzlüğünü nasıl ispatlamaya çalıştı?

a) Phaidon’da karşıtlar karşıtlarından doğar iddiasını ileri sürer Sokrates. Örneğin: “güçlüde güçsüz”, yada “uykudan uyanma ve uyanmadan uykunun” doğması gibi. Yaşam ve ölüm karşıttırlar ve yaşamdan ölüm doğar. Dolayısıyla, ölümden de yaşam doğduğunu kabul etmek zorundayız.
Bu argüman kanıtlanmamış ebedi ve ezeli bir döngüsel süreç varsayımına dayanıyor: ayrıca, bir karşıtın bir kez karşıttan, ki bu onun yapıldığı malzemedir, üretildiğini de varsayar.
        Argüman tatmin edici bir argünman değildir. Ayrıca, ruhun bedenden ayrılma anındaki durumuyla ilgili hiçbir şey söylenemez ve kendi kendine yeniden doğum tekerleği öğretisine götürebilir. Dünyadaki bir dönemde (period ) bulunan bir ruh dünyadaki daha önceki önceki dönemlerine ilişkin herhangi bir bilinçli anıya sahip olmayabilir; öyle ki, kanıtlayıcı tek şey bireyin birey olarak canlı kaldığı(survive) değil de, ruhun canlı kaldığıdır.

b) Phaidon’da ileri sürülen bir diğer argüman bilgideki a priori unsurdan yola çıkar. İnsanlar standartlar (aynı olan sabit olan değişmeyen şeyler) ve mutlak normların bilgisine sahiptir ; insanların karşılaştırmalı diğer yargıları bunu işaret eder.

Ancak mutlak duyu dünyasında varolamazlar;  bundan dolayı, insan bunları varoluş öncesi (pre-existence) görüş olmalı. Aynı şekilde, duyu algısı (sence-perception) bize zorunlu ve evrensel olanın bilgisini vermez.
Ama, bir genç hatta daha önceden matematik eğitimi almamış genç, ona matematik öğretmenksizin, sadece soru sorma süreceğiyle matematiksel hakikatler vermesi sağlanabilir. Bu hakikatleri hiç kimseden öğrenmediği ve duyu algısıyla da elde edemeyeceğine göre, bu durumda genç bu hakikatleri “varoluş-öncesi” bir durumda kavramış olmalı.
Aslına bakılırsa, Menon diyaloğunda Sokraes tarafından soru sorma sürece, gerçekten de bir öğretme yöntemidir ve her hâlükârda belirli bir miktar matematik bilgisi olarak varsayılır.
Simmias bu argümanın ruhun bedenle birleşmeden önce varolduğundan başka bir şey ispatlamadığını söylüyor. Ruhun ölmeden kurtulduğunu ispatlamaz. Sokrates, buna uygun olarak, anımsamadan gelen bu argümanın karşıtlarla ilgili birinci argümanla birlikte ele alınması gerektiğini söyler.

c) Phaidon’daki üçüncü argüman, ruhun yekpare ve tanrısal doğasından gelen argümandır. (Ruhun tinselliğinden)(spiritualty) gelen argüman.
Görünür şeyler birleşiktirler(compositive) ve çözünmeye ve ölüme tabidirler. Beden de bunlardandır.
Şimdi, ruh görünmez, değişmez ve yok olamaz olan formları görebilir(survey)ve formlarla bu şekilde ilişkiye girerek, kendini ölümü olan görünür ve maddi şeylerden çok  formlara benzer bir şey olarak gösterir.
Dahası, ruhun doğal olarak bedeni yönetmeye yazgılı oluşu olgusu, onun ölümden çok tanrısal benzerliğini ima eder. Ruhun “Tanrısal” olduğunu düşünebiliriz, ki “tanrısal” Yunanlılar için ölümsüz ve değişmez anlamına gelir.

d) Phiadon’daki bir diğer argüman, Sokrates’in Cebes’in itirazına verdiği cevapta karşımıza çıkar(uyumla ilgi argüman). Ruhun bedenin uyumundan aktığını öne sürmüştür.
Cebes ruhun enerjisinin ardışık bedensel yaşamları sırasında yitirdiği enerji,  sonunda onu tamamen  “tüketebilir” ve ölümlerin herhangi birine  tamamen yok olabileceğini öne sürer.
Sokrates buna ruhun ölümsüzlüğünün başka bir kanıtı olarak cevap verir.
Formların varlığı kabul edilmiştir. Şimdi , bir Formun varlığı, onun karşıtı olan bir Forumun varolmasına izin vermeyecektir. Ne de, varlığını bir Formdan eş zamanlı olarak bulunmasına izin verecektir. Örneğin, ateş sıcaktır diyemiyor olsak da, ateş sıcaktır ve karşıt yüklem olan “soğukluğun” eş zamanlı olarak kabul etmez.

e) Devlet’te Sokrates bir şeyin, içinde kötülük sayesinde gerçekleşmesi dışında, yok edilemeyeceği ilk eşini kabul eder. Şimdi , ruhun kötülükleri “haksızlık,  ölçüsüzlük, korkaklık, cehalet”tir. Ancak, bunlar ruhu yok etmiyorlar, çünkü tamamen adaletsiz biri, adil insanın yaşadığı kadar ya da ondan  da uzun süre yaşayabilir.
Bu durumda, kendi içsel çürümesi tarafından yok edilemiyorsa, dışsal bir kötülük tarafından yok edileceğini varsaymak akla uygun değildir. ( Bu argüman açıkça dualizmi varsayar)

f) Phaidres’te başka bir şeyi hareket ettiren ve başka bir şey tarafından hareket ettirilen bir şey hareket ettirilmesi kesildiği zaman yaşamında kesilebileceği ileri sürülür.
Bununla birlikte, ruh kendinden hareketli bir ilkedir, bir hareket kaynağı ya da başlangıcıdır. Ve başlangıç olan bir şey yaratılmamış olmalıdır, çünkü, eğer yaratılmamış değilse, o şey bir başlangıç olamaz. Ancak eğer yaratılmamışsa, bu durumda yok edilemezdir. Çünkü hareketin başlangıcı olan ruh yok edilmiş olsaydı, tüm evren ve yaratılış “çöker ve tam bir durağanlığa girerdi”
Ruhun hareketi ilkesi bir kez kabul edildiğinde, (eğer hareket başlangıçtan beri varsa)  ruhun daima varolmuş olması gerekecektir. Ancak bu kişisel ölümsüzlüğü kanıtlamaya pek bir katkı sağlamaz. Çünkü, bu argümanın gösterdiği tek şey bireysel ruhun Dünya-Ruhunun yayılımı olabileceği ve bedensel ölümden sonra yine Dünya-Ruhuna geri döneceğidir.

Yorumlar